Adımlarıma Işık

11 Ocak 2012 Çarşamba

Bugün Benim Dogum Günüm!

Bir doğum günü yazısı ile daha karşınızdayım ve bu yazı önceki doğum günü yazılarıma benzemeyecek.

Sanki kitlelere hitap ediyormuşum gibi havaya da sokuyorum kendimi.
Tamam, istatistiklerde hiç aklımın ucundan geçmeyen ülkelerden okuyucularım olduğunu görüyorum. Sağolsunlar ama, ne bileyim, bazen bana bile tuhaf geliyor birilerinin paylaştıklarımla ilgilenmesi. Beni tanıyanlar bilirler, kendimi bildim bileli yazarım. Evvelâ günlük tutmaya başladım 7-8 yaşlarında. Büyüdükce, farkında olmadan daha düz yazılar yazdığımı farkettim defterlerime… Zaman geçtikce abarttım. Bulduğum her kağıt parçasına birşeyler yazıp çizdim. Resim çizmeyi ve özellikle wascolarla boya yapmayı da çok severdim. Fakat kendimi bulma yollarında yürüyüp bir oraya bir buraya savrulurken kendimi çizdiğim resimlerle değil, yazdıklarımla daha iyi ifade edebildiğimi anladım. Herşeyden önce bunun bir tür terapi olduğunu keşfettim. Hiçkimse için yazmıyordum. Kendim için yazıyordum. Her yıl, bir önceki yıl boyunca yazdığım yazıları okumayı rituel haline getirmiş, geçirdiğim evrimleri yakından incelerdim. Uzun yıllar hiçbir evrim geçirmediğimi itiraf etmek istiyorum.

Yazı yazmak vazgeçilmezim oldu. Hastalık gibi. Hatta sadece bu konu ile ilgili bir yazım bile var. Uyumadan önce hayal ettiklerinizi veya gün içinde yaptıklarınızı gözden geçirirken sanki yazıya döküyormuş gibi düşündüğünüz oluyor mu? Hastalık olduğunu bu yüzden söylüyorum. Yani vücuduma yapışmış, benden bir parça gibi. Şikayetci değilim gerçi. Ilk Türkçe romanımı okuduğumda sanırım 11 yaşındaydım. Roman gerçekten boyumdan büyüktü. Inci Aral, 11 yaşındaki bir kız çocuğunun “Içimden Kuşlar Göçüyor” adlı kitabını okuduğunu bilse ne yapar çok merak ediyorum. Aslında –zaten içimde büyümeye hazır olan – bu yazma ‘hastalığını’ tetikleyen hayatımdaki en büyük etken sevgili Iclâl Aydın’dır. Cesaretimi toplayıp kendisine mail yazdiğimda 14 yaşındaydım. Cevap geldiğinde çerçeveletip duvara asmayı bile düşünmüştüm.

Blog yazmaya da 14-15 yaşlarında başladım. Yine kendim için yazıyordum ve birilerinin okuyacağını tahmin etmiyordum. Birileri okusun diye yazmıyordum zaten. Birkaç zaman sonra, - hiç tanımadığım insanlar da dahil -  yazılarımı okuduklarını söylediklerinde şaşkına dönmüştüm. Galiba sevinmiştim. Farklı bir duygu hissetmiştim. Heyecanlanmıştım, gaza gelmiştim, kimseyle paylaşmadığım hikâyelerimi bile yayınlamak istemiştim. Ama asla “acaba ne düşünürler” düşüncesiyle yazmadım. Birileri ne der, bu oldu mu olmadı mı, acaba şunu silsem mi silmesem mi diye tereddüt etmedim. Cünkü birilerinin yazılarımı okuyor olmasını çok umursasaydım, kendim olmaktan vazgeçmek zorunda kalabilirdim. Ki benim için Twitter’da aynı hesaptır. Ama insanlar Twitter’ı artik başka amaçlar için kullandıklarından tadı kaçtı bence.

Velhasil-ı kelâm, yıllar oldu. Ben bir yaşıma daha girdim. Doğum günlerini sevmediğimi, bir insanın neden bunu kutlayıp dimtisdimtis partiler yaptığını anlamadığımı artik cümle âlem biliyor. Tekrarlamaya gerek yok. Lâkin bu sene bir değişiğim ben. Bir başkayım. Hani, “bir yaş daha yaşlandığımı hissetmiyorum” der dururdum ya ben? Ben bu kez evrim geçiriyorum. Ben bu yıl doğduğum günü geçiştirmek yerine, kendime güzellik yapıp “iyi ki doğmuşum” demek istiyorum. Düşündüklerimin ve yaptıklarımın çelistiği zamanlar oldu. Misal, “Insan mutluluğu başka yerlerde değil, kendi içinde aramalıdır en başta. Bir başkasına bağlamamalı yaşama sevincini.” diye nutuk atarken ve gayet bunun farkındayken bu doğrultuda yaşamadım. Hiç kendim için yaşamadım. Son bir yılda ne çok değişmşim. Ne çok karar almışım. Birileri kırılmasın diye sustuklarımı hâlâ susuyor olsamda sıvazlamıyorum artık kimsenin sırtını.

Ben iyi ki doğmuşum bence… Bir sebebi vardı dünyaya gelmemin. Tanrı’nın, hepimiz için olduğu gibi benim için de bir planı var. Yeni yaşımı seviyorum. Bu değişimi seviyorum. Tabi ki halen parti yapmamakta kararlıyım :-) bu onun gibi birşey değil.

 

Bir kaç ay sonra evlenecek olan kocaman bir kız oldum ben artık. Daha da büyümek, sevdiklerim tarafından öğütülmek, daha çok olgunlaşmak, daha fazla yazmak, saçlarımda daha çok beyazlar görmek, canım Sevgilimden çocuklar doğurmak ve benden sonrakilere öğretebilmek istiyorum.

Iyi ki yaratmış beni Baba Tanrı. Iyi ki böyle yaratmış. Iyi ki benim bütün cadılıklarıma rağmen beni kendinde saklamış. Iyi ki daha fazla bekletmeden yol arkadaşımın avucuna emanet etmiş ellerimi.

Yıllardır okuyan gözlerinizden öpüyorum.

Seven, sevmeyen herkese teşekkür ediyorum.

Goncagül “yeniYaşlandı”


2 yorum:

  1. evet okuyanlar varmış demek ki :D bugün de benim doğum günüm böyle boş boş sayfalarda dolaşırken gördüm gayetde beğendim :D bu arada müzik güzelmiş (Déjà loin - Yann Tiersen )

    YanıtlaSil
  2. Doğum günün kutlu olsun :-) evet beni genelde boş boş ayfalarda dolaşırken görürler :-) beğenmene sevindim, yine beklerim! :-) (Yann Tiersen candır)..

    YanıtlaSil

Aman diyim birdaha düşün!