Adımlarıma Işık

25 Ocak 2015 Pazar

Ben şiştim sen?

Merak ediyorum senin de için şişti mi...

Son zamanlarda herzamankinden daha çok mu kötü haber var, yoksa kötü haberler boyut mu değiştirdi ne oldu bilmiyorum. Önceden cinnet geçirip çocuklarını öldüren anne-baba kanımızı donduruyordu. Bugün, 'din' adı altında 5-6 yaş kızçocukları ile cinsel ilişkiye girilebileceği vaaz ediliyor. Daha bugün okudum, adamın biri, yani din adamı olduğu söylenen adamın biri, bir annenin dizüstü kıyafetinin bile çocuğunu tahrik edebileceğini söylemiş. Yazarken bile acı çektim, ne diyeceğimi bilemiyorum. Tek bildiğim her geçen gün duyduklarıma da gördüklerime de inanmakta güçlük çekiyorum. Daha doğrusu kabullenmek istemiyorum. Yok artık bu kadarı da fazla demenin ötesinde içimden birşeyler söylemeye çalışıyorum ama içimden sadece böğürebiliyorum, kelime yok. Çünkü böylelerine diyecek laf yok!

Yazının devamını yazamıyorum. Oturdum tırnaklarımı yiyorum şu anda. O derece bir gerginlik, üzüntü, zorlama kabulleniş, baş ağrısı, sinir ve azıcık kalpte kriz yapmaya başladı bende.
Müşterinin artığını yediği için dövülen çocuğun Suriyeli diye altının çizilmesine de ayar oldum. Suriyeli muriyeli ama ya çocuk işte! Sadece çocuk! Yemek artığını gelip yedi diye dövülen, sade, sadece bir ÇOCUK. Nasıl bir vicdan, nasıl bir ruh, nasıl bir zihniyet elini kaldırabilir böylesi bir duruma ya? Senin kalkıp o patateslerin tazesini vermen gerekirken, bir de çocuğa dayak atıyorsun. Diyecek laf var mı? Kaldı mı?
Sen; imandan, sevgiden, allahtan, ahlaktan dünyadan ahiretten şundan bundan bahsediyorsun... Sen de ahlak anlayışı kaldı mı? Sevgi kaldı mı? 
Ben şiştim.
Her geçen gün, yüreklerde biraz dah afazla beslenmiş kötülüklerin meyvelerini görmekten yoruldum. Kaldı ki, yorulmayı bile kendime hak görmüyorum! Ne zaman ah vah çeksem, ne zaman sırtıma sancılar saplansa dizlerimin bağı çözülse ya da iştahım kesilse kendime kızıyorum. E böyle oldun da ne oldun? bir şey yapabiliyor musun diye kızıyorum kendime...

Hayır hiçbir şey yapamıyorum. Emin olduğum tek şey dünyanın daha iyi bir yer olmayacağı.

Bana da, bize de duadan başka birşey yok.
Duanın gücüne inan.
Tek umudum bu...

Goncagül "şiş"

12 Ocak 2015 Pazartesi

Je Ne Suis PAS Charlie

Yazı başlığımı okuyanlar belki de benim ne kadar yobaz biri olduğumu düşünecektir. Belki başlığı görür görmez okumaktan vazgeçecektir, bilemiyorum ama ben de yazma özgürlüğümü kullanmak istedim.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, cinayet yeryüzünde varolan en aşağılık suçlardan biridir benim için. Bir insanın canını almak, kendinde buna hak görmek başlıbaşına kibirden, gururdan, gaddarlıktan başka bir şey değildir. Canı veren Tanrı olduğuna göre ve yargılama yetkisine sahip olan tek güç olduğuna göre, kim  buna cesaret edebiliyor? Hiçbir sebep, hiçbir inanç, hiçbir ideoloji başka bir insanın ölümüyle cezalandırılmamalı. Vakti geldiğinde haklının hakkı aranır, ceza da yargı da en yüksek kurulda belirlenir. Bu satırları özellikle yazıp netleştirmek istedim ki şimdi yazacaklarım yanlış anlaşılmasın.
Charlie Hebdo, birçoklarının bugüne kadar bilmediği, Paris'te haftalık basılan bir dergidir. Genellikle tarikatlar, dini inançlar (islam, hristiyanlık, yahudilik, vb...) ve politika gibi konular üzerine yazar çizerler.
Yüzdeyüz demokrasiyi savunan, sözel veya kalem farketmez, düşünce özgürlüğüne saygı duyan ve öyle olması gerektiğine inanan birisiyim. Bunun için hertürlü çabalarım. Fakat sormak istiyorum; insanların inançları ile ilgili -ki inanç bazı insanların temelidir- dalga geçmek, hor görmek, aşağılamak, hem inancın kendisini hem de inananları yermek, ne kadar saygılı ve doğru bir davranıştır? Biz insanlar, herzaman duygusal olarak 'madur'un yanında olmak isteriz. Otomatik olarak savunma içgüdüsü ile çoğu zaman düşünmeden yaparız bunu. Ben de hep böyle bir insan oldum hatta belki birçoklarından daha fazla. Ancak bu cinayet olduğundan beri düşünüyorum. Cinayetin cezası adalet tarafından verilmeli. Suçlular bedelsiz kalmamalı. Evine ateş düşmüş ailelerin yüreğine bu anlamda biraz olsun su serpilmeli. Vahşice öldüren zalim katillerin kökü bulunmalı. Hemfikirim. Ama bu, benim Charlie Hebdo'yu savunmam gerektiği anlamına geliyor mu? Ben asla Charlie Hebdo olamam. Hele ki birzamanlar Hrant Dink olmuş birisi olarak, buna cesaret edemem. Ben renk değiştiremem. Benim inancımı yerden yere vuran, saygı göstermeyip dalga geçeni savunamam.
Demokraside hakların gelişimi:ana madde insan hakları. Tüm insanların hak ve SAYGINLIK açısından EŞİT ve ÖZGÜR olarak doğduğu anlayışına dayanır. Peki bu durumda Charlie Hebdo ahalisi bu haklara tecavüz etmiş olmuyor mu?

Fransa'da bu olayın sonucunda protesto amaçlı bir buçuk milyon yürümüş. Başka ülkelerde insanlar açlıktan ölürken nerede bu bir buçuk milyon? Yine teröristler tarafından katledilen Irak ölürken neredeyiz? Nerede hep bir ağız oluşumuz, birlik oluşumuz, protestomuz, yürüyüşümüz? Avrupa nerede? Özgür iradesi, insan hakları, sevgisi cartı curtu nerede...Ama mezhep savaşlarına kayıtsız kalmak daha kolaydır öyle değil mi. Bırakalım birbirlerini vursunlar. Hatta destek olalım, silahlar gönderelim, kendi çıkarlarımızı gözetelim, onlar ölsün ki biz yaşayalım...Mizah yapalım! Çok satalım! Çocukların başları acımasızca kesilirken bir buçuk milyon yok. Kadınlar, erkekler kan ağlarken bir buçuk milyon yok. Kalem var söz var o da niçin var? İnançla dalga geçmek için, "biz sizin gibi salak değil gayet moderniz sizi de sallamıyoruz kendi kanınızda boğulun bize ne"nin karikatürleri var....sadece karikatürleri.
Benim anladığım insanlık kavramı bu değil. Olamaz.

Dünya sadece tuzu kuru, kansız günler geçiren, karnı tok sırtı pek vatandaşlarımızın dünyası değil... dört elle sadece inancına sarılabilmiş olan çaresiz insanların belki de tek umudı ile dalga geçemezsin Charlie Hebdo.

Umarım o katiller en yakın zamanda bulunurlar. Umarım bu cinayetler son bulur. Umarım bu örgütlerde uyanış olur da yürüdükleri yoldan dönerler. Umarım Charlie Hebdo'da ölen insanların yakınları teselli bulur...

Hep diyorum. Ateş düştüğü yeri yakar!

Goncagül "JeSuisHumain"