Yufkadır yüreğim. Bir okadar da sivridir dilim, bilirim. Delmesin diye kimseyi konuşur önce yumuşak kalbim. Çok sabrederim, çok beklerim. Hoşgörünün hakkını veririm.
İyi de, neden buna rağmen suistimal ederler seni? Neden bile bile üzerine gelirler? Neden bile bile üzerler? Neden hiçbirşey olmamış gibi devam etmeye çalışırlar? Çıkara dayalı dostluklarına bir de niçin insafsızlık eklerler? Bilmiyorum ben. Bilemiyorum. Dünü, bugünü ve yarını düşünmeksizin açarsın dostuna kalbini, dökersin içini. O bu durumdan faydalanıp soymaya kalkışır herşeyini... Kanatır birdaha. Umursamadan, düşünmeden ötesini berisini. Sıvar kolları ve daldırır ellerini olmaması gerken yerlerine. Sen "dost" dedikce döner sırtını sanki...
Menfaat yapışmış alınlarına. Çıkar köreltmiş zihinlerini. Kurnazlıkları boy boy karşımızda dikilirken çok mu saf sandılar bizi? Çok mu iyiydi niyetleri? Ama, vardır hep bir cevapları. Korkarım bu yüzden ağzımı açmaya. Dilimi tutarım delmesin diye kimsenin kalbini. "Ya benim kalbim?" diye düşünmeden, çekerim restimi. Aldığınız astar yüzünden verecek yüzüm kalmadı size. Dost adı altında tepeden tırnağa ayıplaşan sizlere. Ben utanıyorum yerinize. Düşüncesizliğinize. Veya öyle görünmek isteyişinize.
Herşeyi sanallaştırdığınızdan beri piyonsunuz siz de. Anlayamadığınız şu ki; sessizlik bir kabulleniş değildir. Susmam, görmediğim anlamına gelmiyordur. Oralı olmamam, yaptıklarınızı tasvip edişimden değildir. Söylediklerinizin, yaptıklarınızın ve beynininzden sinsice geçen her tilkinin farkındayım.
Bu farkındalık bana acı verir. Tuttuğum dilimin sivri ucu gerisin geriye bana batar. Aldırış etmem. Çünkü; umarsızca sömürdüğünüz duyguları ve dostlukların ardından söyleyecek laf yoktur.
Öyle işte...
Goncagül "Farkında"