Adımlarıma Işık

26 Eylül 2013 Perşembe

Tehlike

Küçükken daha savunmasız ve korumaya muhtaç olduğunu düşünürdüm, küçük çocukların. Ne zaman küçük ne zaman büyük olduğu belli olmayan çocuklar ise daha korkaklardır... kim ne derse desin. Yani en güçlü görünmeye çalışan, en dik, en cesur olduğunu zanneden, en yalnızları oynayan o çocuk çevresindeki herkesten daha korkaktır işte. Fikirleri büyük olsa bile muhtaçtır her an kocaman ellere, ihtiyacı olduğunu inkar edip kendine bir dünya yaratır ve gün gelir o dünya başına yıkılır...

Küçükkendi bu düşüncem. Çocukların daha korkak oldukları....
Şimdi büyüdüm sayılır büyümeye devam ederken... Diyorum ki asıl korku küçük gözlerden süzülen korku değilmiş. Gerçek korku büyümeye başlayınca ortaya çıkıyormuş. Hayallere izin vermeyen düşünce katilleri, minicik bedenlere hiç acımadan barut gibi delip geçen öcüler... Onlar büyüdükce ortaya çıktılar. Yavaş yavaş. Zombi gibi. Ürkütücü sesler çıkartarak şehri ele geçirmeye başladılar. Onlar içlerindeki virüsü dışarı vurmanın kontrolsüzlüğü içerisindeyken etraftaki can kaybı gittikce artıyordu. Birileri farkındayken birileri uyumayı tercih ediyordu. Bu uyuyan kesim kendini herzaman güçlü gösteren gerçek korkaklardandı. Aldırış etmeyenler vardı birde... Kendi çocuklarının hayallerine zarar gelmedikce başka hayaller yıkılabilir, hatta ölebilirlerdi de. Kendi köprülerinden geçen hiçkimse yoktu nasıl olsa. Geriye sadece izlemek kalıyordu ve sahte gözyaşları dökmek...

Bir korku sarıyor hâlâ düşünebilen büyükleri. Geleceği görmek istemiyorlar. Burada yaşamaktansa ölmeyi tercih ediyorlar. Titriyorlar. Herşey değişiyor. İnsanlar değişiyor. Büyüdükçe şekillenip daha da güvenli bir yer haline gelmesi gereken bu yer, gittikce zalimleşip 'cehennem'e dönüşüyor...
Dostlukların yerini birer birer menfaat alırken sevgiler tek bir celsede yıkılıyor...
En ünlü boyalılar ellerindeki mikrofonla yüzbinlerce çocuğu kendine esir alırken arkalarındaki öcüler sinsice olanları alkışlıyor...

Korkuyorum.
Hayat çatırdamaya başlıyor.

Yüzü olmayan öcüler konuştukca konuşuyor, hiç susmuyorlar. Sesin nereden geldiği belli olmadan, ahlakı ve saygıyı umursamadan sadece kendi benilklerinde kaybolurken yüzsüzce, evet utanmadan korkunç seslerini duyurmaya devam ediyorlar. 

Sonra Rawan'ı görüyorum...
Sekiz yaşında Rawan.
Henüz korkularını yenememiş bir kızçocuğu.
Anne-Baba sıcaklığına hepimizden belki biraz daha muhtaç...
Hayalleri de varmış Rawan'ın. Yemen'e benzemiyormuş. Daha renkli ve daha adilmiş. Evlilik mümkünse olmasınmış. Sanki kötü bir öcüymüş gibi ondan korkuyormuş. Hayallerini gerçekleştiremeyeceğini biliyormuş içten içe ama herbirimizin içinde taşıdığı o umut adlı kıvılcım var ya, sönmeyen? Onu taşıyormuş yüreğinin ta derinliklerinde. 
Binlerce Rawan'ın sonu gibi onunda hayalleri 'o gece' beş kere daha yaşlı bir zombi tarafından öldürüldü....

Büyüdükce daha da netleşiyor birşeyler. Kötüleşiyor. Yitiriyor. Anlamsızlaşıyor.

Beni koruyan umudun ve esenliğin aynısı herkeste olsun diye canım yanıyor...
İnkar edilen Umut.
Reddedılen Umut.
Gözardı edilen Umut.
Unutulan Umut.
Yerine başka huzurlar aranan Umut.

O benim Umudum.

Her korktuğumda,
dostsuz kaldığımda,
zombilere karşı zayıf düştüğümde,
'Korkma' diyenim.

Diri Çoban'ım.

Goncagül "Zeyna"

9 Eylül 2013 Pazartesi

Leyla ile Mecnun

Ya gel de kafayı yeme...
Gel de çıldırma...

Sen kalk demokrasi de o de şu de bu de ama benim en sevdiğim ve heyecanlana heyecanlana izlediğim tek diziyi yayından kaldır! 
Of!
Böylesi görülmemiş bir olay.
Diyeceksin ki memlekette neler oluyor sen buna mı takıldın? evet buna takıldım; çünkü vatandaşın sevdiği herşeyi elinden alan bu adamın her konuda yaptığı tam olarak bu!

Tahammülsüzsün!
Bir o kadar insanına karşı saygısız RTE.

İnsanların görüşlerinin katilisin...

Onlar kalkarlar, ekip halinde istediklerini savunurlar. Onlar özgürler. Onlar bireyler. Görüşleri, düşünceleri olan ve sonuna kadar savunma hakkına sahip insanlardırlar. Sayende bu ülkede bu bir lüks haline geldi.
Sen de hitler misali, vur kafasına önüne çıkan her muhalefetin. Aferin.

Böyle yaptıkca kendi öz halkının, tabir-i caizse daha çok 'saldırganlaşacağını' da biliyorsun ya...
Ne güzel stratejin.


**

Leyla & Mecnun oldu "Ben de Özledim".
Ekip aynı.
Senaryo aynı.
Bazi değişiklikler yok değil diyorlar.
Oyunculardan zerre şüphem yok, ama aynı tadı verir mi bilmem.

Tüm duyguları barındıran; ağlatan, güldüren, düşündüren, keyif veren tek diziydi bence.

Neyse.

Oynatalım görelim.

Goncagül "OGemiGelecek"

6 Eylül 2013 Cuma

İyi ki doğdun Kocam!

Her senenin en değerli günü!

Yıllar nasıl vız vız geçiyor anlamıyorum...
Ama iyi de oluyor!
Sana kattığı güzelliklerle beni de süslüyor, bana da azar azar ekleniyor...şimdi tam 27 mumluksun : )
Ve ben 77777777....777... tane mumluk olana kadar senin sıcaklığının yanında olabilmenin sevincini en derinlerimde taşıyorum!

Senin ışığında aydınlanıyorum...
Senin sıcağında ısınıyorum...
Senin gülüşünde güçleniyorum...
Senin sesinde huzur buluyorum...
Senin ellerinde olgunlaşıyorum...
Ve daha nicesi...

Benim emsalsiz armağanım...
Dostum, sırdaşım, yoldaşım, canım sevgilim...

Her yeni yaşın sana birer yıldız daha ekleyip, büyütüp kendi yolunda yürütürken, bana elini tutma firsatı veren Tanrı'ya bugün de şükrediyorum.

Evimin neşesi!

Sonsuza kadar ...

Iyi ki doğdun Kocam...

Seni çok seviyorum!

Goncagül "Sürpriz!"