Adımlarıma Işık

30 Aralık 2015 Çarşamba

2015 envanteri

Herhalde bu blog'daki beşinci yeniyıl yazım filan olmalı bu. Diğer kapattığım blogları da sayarsak onuncu olabilir.
Hepsinin sonunda öğrendiğim en önemli şey, yapılacaklar listesinin ne kadar saçma olduğu. Olmuyor çünkü. Ya da, geçmiş yıla sövmek gibi anlamsız hareketler. Hayır yani yılın ne kabahati var. Seçim senin. Çidziğin yol senin. Tabi çok ender durumları saymıyorum. Yahut hayatı maalesef kendi ellerinde olamayan istisnaları.

Fakat bazen de evdeki hesap çarşıya uymaz. Sen yaparsın güzelce planlarını, hatta gerçekleşir birkaçı. Ama sonra vınnnn... tuzbuz olabiliyor hepsi. Başta harika başlayan şeyler hüsranla sonuçlanabiliyor. Ama bu da hayatın bir parçası değil mi? Herşey istediğim gibi olabilir mi ki? Peki istemediklerim gerçekleşebilir mi ki? Ben kimim ki...

Biz 2015'e çift olarak girmiştik. Aile yoktu, mekan yoktu. Brüksel sokaklarında girmeyi tercih etmiştik. Çok eğlenceliydi. Selfie çekerken bir grup kafası güzel eleman kadraja girip bizimle poz vermişti filan. Komikti yani. Bu durumda bazı batıl inançlara göre bütün yıl komik ve eğlenceli geçmeliydi ^ _^ elbette öyle birşey olmadı. 

Birtakım yenilikler yaşamakla beraber birçok kararlar aldım. Birçok kararlar almakla beraber üzüntüler yaşadım. Üzüntüler yaşamkla beraber büyük mutluluklar da yaşadım. Bazen esenliğim komple gitti. Sebebi bendim of course. Sona yine toparlandım. Teselli edildim. Teselli ettim. Birsürü şey. Şimdi hangisini 2015'in üstüne atıp içimi rahatlatayım? Hangi nedenden dolayı 2016'ya koştur koştur girip isteklerimi sıralayayım? İsteklerim olmayınca yine bir suçlama ve hooooooop gelsin 2017 : ) hayat bu değil....
Yaşadığımız güzellikler ve kötülükler doğal... Önemli olan üstesinden gelip gelmediğin. Önemli olan üstesinden nasıl geldiğim...

Tek tek " yaşadıklarım" listesi, "verdiklerim" listesi, "kaybettiklerim" listesi, "anladıklarım" listesi, "mutluluklarım" ve "mutsuzluklarım" listesi yapmak isterdim. Yeniden değerlendirmeler ve sonuçlar çıkarmayı da... Ama "öğrendiklerim" listesinde bırak olduğu gibi yaşa, doğal kalsın, dağılsın... var. Yapmayacağım o yüzden.

Herkese sağlıklı bşr yeni yıl diliyorum. Çünkü, gerçekten! herşeyin başı! sağlıktır! gerisi gelir...Hem bedenen, hem ruhen.

Sevgims.
https://www.youtube.com/watch?v=ZRAr354usf8 bu da hediyem olsun

Goncagül "2016"

25 Aralık 2015 Cuma

Merhamet...

...söylenmesi bile zor kelime. Tıkanabilirsin. Ağzına büyük gelebilir. Yüreğine daha da büyük. Anladığının ötesindedir merhamet. Başkadır. Kudretli, çok daha güçlü, büyük, herkesi barındırmayan. Herşeyi kapsamayan. 
Bulunması zor. Sık sık kendi yüreğine sormanı gerektirir. Bazen, "Hala orda mısın?" diye yoklamak belki de. Yahut varolanı sorgulamak gerekir. Gerçekten var mısın... Ayna ayna, söyle bana, kendimi mi kandırıyorum acaba?...


----

Uyandığımdan beri bu kaçıncı kaçışım yani kaçıncı yazışım, bilmiyorum. Yazdıklarımın hepsini sildim, hepsinden vazgeçtim. Çünkü hiçbirisi yüreğimi soğutmadı. İçimin ferahlaması, huzur bulmam gerekiyordu çünkü şimdiye kadar hep yaptığım buydu. Yazmak. Yazarak içimi dökmek ve belki içimi dökersem, rahatlamak...
Hayır. Her cümlemin sonunda boynuma bir ilmik bağladım. Kitlendim. Daha da çok boğuldum. Yazdıklarım benim bile hoşuma gitmiyordu. Kalbime yolculuğa çıktım baktım ki kelimelerim oradan taşıyor? O zaman sorun kalpte mi... Yoksa bana bunları hissettirende mi? Peki ya asıl kural hatası burada başladıysa? İnsan birşeyleri nasıl sorgulaması gerektiğini bilmiyorsa sorguluyor olması birşeyi değiştirmiyor galiba. Neyse. Ferahlamadım. Hiçbirşey ferahlatmadı ve hiçbir söz yetmedi! Kendimi kandıramazdım çünkü hissettiklerim gerçekti. Asıl soru; her gerçek, doğru muydu...

----

Açıp izlemedim ben o videoyu. Hani birçok insanın öfkeyle paylaştığına inandığım, korkulu videoyu. Nasıl adlandırmam gerektiğini bilmiyorum. Yine yeniden aynı şeyi yaşıyorum. Bu paragrafa geçince tıkanıyorum. Söylemek istediklerim bu kadar çokken bu kararsızlık niye? İzlemedim o görüntüleri... Defalarca anlamadım izleyebilenleri de... Üvey anne diyorlar. Ben demek istemiyorum. Yeryüzünde kaç üvey anne vardır biyolojik anneden daha çok sevgi gösterebilen? Mesele bu değil... Başlık bu değil! Mesele o görüntüleri paylaşıp belalar okumak da değil-miş, anladım. Mesele ne biliyor musun? Merhamet...
Hayvanla eşdeğer tutanlar oldu o kadının yaptıklarını. Ben hayvana hakaret saydım o söylemleri. Bir hayvandaki saflık yok o kadında. Herhangi birinin yapabileceği düzeyde kötülükler değil yaptıkları. Aklıma geldikce beynim dönüyor, ağlama krizlerim yeniden başlıyor, midem bulanıyor.... O çocukları yüreğime sokmak istiyorum. Bitti demek. Saçlarından öpmek istiyorum. Koklamak. Mümkünse ruhlarını gözyaşlarımla temizlemek istiyorum......... Hayatta hiçbirşeyi bu kadar çok istediğimi HATIRLAMIYORUM... 
Daraldıkları yerde nefes olmak istiyorum. Rahat uykuları için döşek olmak...

Saatlerdir içim acıyor. İlk değil. Muhtemelen son olmayacak. Uzun zaman sonra dayanamayıp bela okuduğum ilk olay... Ben bu yazıyı yazarken başka şehirlerde bambaşka masum çocuklara eziyet ediyorlar. Eziyetin adı tefferuatı yok.... 

Merhamet diledim. Çünkü bende var olduğunu düşündüğüm bana yetmez. Sana yetmez. Birine yeterken diğerine yetmez... Oysa merhamete ihtiyacı olmayan kim var? Merhamet diledim. Kendim için. O yavrular için. O canavara bürünmüş olan kadın için....Merhamet diliyorum!! Bela yerine merhamet. 
O canım bebeklerin hayatını Merhameti Büyük Olan'a teslim ettim bu akşam. Benim yüreğim bu kadar parçalandıysa, Rab nasıl kurtarmak istiyor olabilir?...



11 Aralık 2015 Cuma

Hayallerimden bir tanesi: done!

Kasım ayı benim için çok güzel bir haberle başlayıp çok kötü bir yaşanmışlıkla sonuçlandı. Çok zor günler geçirdim. Derin acılardı. Ama geçti.

Sanki Tanrı ardından bir sürpriz meleğini daha bana doğru yönlendirip çocukluk hayallerimden birtanesine kavuşmamı sağladı. Barcelona!

Uzun uzun şurası şöyleydi burası böyleydi yazmak istemiyorum çünkü zaten bu işi çok güzel yapan bir blog var! Ellerine su dökemem. Emek istiyor. Kaldı ki ben de gitmeden komple bir akşamımı Barcelona seyahat planı yaparak geçirdim. En çok yardım aldığım blog da Öykü ve İdil'in beraber kullandıkları oitheblog.com. Çok detaylı olmasına rağmen okumaktan sıkılmayacağınız, komik bir dille anlatılan ve heyecanınıza heyecan katan blog olduğuna emin olun. 

Neyse. Catalan insanı ayrı bir blog yazısıdır benim için. Çünkü henüz şu kısa hayatımda onlar kadar sıcakkanlı ve yardımsever insanlar görmedim. Tamam, Türkleri andırmıyor değiller bu konuda ama daha farklı bir ruh olduğu kesin. O kadar güzel ve dolu dolu dört günümüz geçti ki, taşınalım buraya filan dedik : ) Tabi bu işin şakası. Kolay mı öyle sıfırdan hayat kuracaksın...

Velhasıl, eğer henüz gitmediysen ve tarih kokan, sıcacık şehirlerde gezmeyi seviyorsan burayı kaçırma! La Rambla'da yürü. Ara sokaklarının tadını çıkar. Gothic quarter'da birşeyler ye-iç. La Boqueria pazarını es geçme! Gaudi'nin eserlerini ziyaret et vs vsvsvsvs....

Liste çok uzun ve tabana kuvvet tarzında.

Biz çok mutlu döndük. 
Snapchat'te ve instagram da muhteşeeemmm foto ve videolarla milleti bıktırmış olabilirim, sorry!

Diğer şehirler için de mutlaka yukarıda yazdığım blogu ziyaret edin bence.

Goncagül "hola espanyoool"