Adımlarıma Işık

31 Mayıs 2014 Cumartesi

Uçan Zaman

Günler birbirini kovalarken insan durup nefes almayı unutuyor. Anın tadını çıkarmayı, sevdiklerinin varlığının değerini ve küçük bir soluğun önemini... Hayat bu peşinden koştuğumuz yeni teknoloji çağında tüm maneviyatımızı alıp götürüyor sanki. İnsanlığımız, yıllar sonra ihtiyaç anında ortaya çıkan kalın ansiklopedilere sıkıştırılıp tarihe geçiriliyor gibi. Gün gelecek "bir gülüş ile mutlu olmak neydi" diye açılacak korkarım kitaplar... Parmağa çarpan bir böceğin şaşkınlığı ile irkilmek nedir, uzun uzun gökyüzünü izlemek nedir gibi sorular ve kavramlar unutulacak... 
Fotoğraflar bile bencilken, aile sıcaklığına dair ne varsa naftaline sarılıp raflara kaldırılacak. Korkarım tüm mutlulukların yerini koca koca kibirler alacak. Onlar bizi yiyip bitirirken yaşamak için dönüşen insanların varlığında sevgiler daha da soğuyacak...

Nereye gidiyoruz?

Goncagül "naftalin"

17 Mayıs 2014 Cumartesi

SOMA

Hangisinden başlayalım dostlar?
Hangisine daha çok yanalım...
Küçük bir çocuğun çizdiği resmin anlamına mı? Hayalgücünün pürüssüzlüğüne mi...
282 kahramana mı yanalım ilk önce...
Kömür karası yüzlerin ardındaki saf yüreğin gözyaşlarına mı?
Çizmeleri sedyeyi kirletmesin isteyen adam gibi adama mı?

Tüm bunlar hiç yaşanmamış gibi, kalpler acı çekmiyormuş gibi, yuvalara ateş düşmemiş gibi davranıp tek bir damla gözyaşı bile dökmeyen başbakana mı yanalım... Ülkenin böyle cansız ve ruhsuz yöneten birinin ellerinde oluşuna mı... CHP'nin 'maden ocakları denetlensin' önergesini geri çeviren zihniyetlere mi...

Bugün hâlâ, hiç utanmadan çıkıp iki lafı bir araya getiremeyen sahtekarları dinlemek zorunda kalıyoruz. Yine aptal yerine konuyoruz ve birileri kalkmış "siyaseti bir kenara bırakın artık..." diyebiliyor. Geri de kalanlara da gidenlere de dua etmesine ette, soruyor musun kendine neden diye?
Bugün benim acılı vatandaşımın isyanına bile tahammül edemeyen diktatör yandaşları, fütursuzca yerde tekmeleyebiliyor. Ve birileri buna seyirci kalabiliyor.
Demokrasiden dem vuran, Rabia için gözyası dökebilen ama  neredeyse üçyüze ulasan ölü canların ardından "Kader" çekebilen bir adamın bu güzelim memleketi yönetmesine siz izin verdiniz!
Canım öylesine yandi kı... geri de kalan eşlrin, o minicik yavuların yüzleri gözlerimin önünden gitmiyor.

Hep diyorum ya ateş düstüğü yeri yakıyor...
Ama artık yeter.

Kafasını koltuk altına alıp döven ve ahlaksızca söven bir adamın bu ülkeyi yönetmesine dayanamıyoruz biz!
Din deyip memlekette bintürlü değişiklik yapmasını bilen ama daha  doğru düzgün, insanca yaşamasını bilmeyen sevgiden birhaber bu başbakana ve sözcülerine dayanamıyoruz...

Bizde mi şimdi sorun?
Ille de aykırı olan biz miyiz?
Yoksa kendi öz halkına ihanet eden de mi...

bir otur ve düşün artık.
Kendi ellerinle şekillendirdiğin bu yeryüzü cehennemini...
geride biraktığın öfke dolu kalpleri...

Hiç olmazsa o yanan yüreklere kürekle gitme!
Sus bari...

"KömürKarası"

2 Mayıs 2014 Cuma

Duygu Egzersizi

Duygu kontrolü ne zordur değil mi?
Kas yapıyor gibi, vücut çalışıyor gibi çalıştırmalı duygularını.
Çeki düzen vermeli. Hiçkimse için değiştirmemeli, kendini salmamalı.
Ne zordur yürekten binbir olumsuzluk geçerken duyguların dışa vurmaması. Veya duygunun yönünü değiştirmesi.
Belki de olay, hissettiğin her ne olursa olsun aklınla bir olmaması gerektiğidir.
Yahut belki de akıl duygularının dizginlerini ele geçirip bedeninin zarar görmesini engellemelidir.
Belki de tüm bu beden sana ait olduğu gibi, her bir uzuvu bir diğerini kontrol ederek seni koruyordur. Öyle yaratılmışızdır.
Yani demek istediğim, etrafında ne olursa olsun, his dediğin gayet doğaldır. Hissedersin. Hisset zaten. Ama acı mı çekiyorsun?
Bedenin zarar mı görüyor? Dizginle... Dedim ya. Kas yapar gibi... Buna mecbursun. 

Bir 'ikiyüzlü' iş 'arkadası' vakasıyım sevgili okurcanlar. Ondandır bu devrik ve anlaması zor önerilerim.
Ha kimedir bu önerim, doğrudan banadır.
Velhasıl, öğrenmeye çalışıyorum duygularımın tahrişine sebep olan saldırılarla baş etmeyi. 
Öyle anlaşılması zor bir olaydır ki, yüzüne gülenin arkandan iş çevirişi. Yüreğinde kötülük besleyişi.
Yargı mıdır bu? E değil zira apaçık ortada. 
Huzurlu ve dürüst bir çalışma ortamı için sen elinden geleni yap ama karşılığı defalarca nankörlük olsun.
Ne kötü...
Ama davaları yukarı bırakmak lazım.

Sonuç şu; duygularıma kas yapmalıyım.

Sen de yap.

İyi olacak bence.

İçimi de döktüm gidiyorum...

Goncagül "içkabarması"

Çünkü kendisini hoşnut edeni hem istemeniz hem de yapmanız için sizde etkin olan Tanrı’dır. ~Filipililer 2:13