Adımlarıma Işık

27 Şubat 2011 Pazar

Sonuncu Baskı

Dün akşam uzun bir süre sonra tek başıma sabahladım. Niyetim o değildi, öyle gelişti birden. Ansızın gelen ağlamalar gibi. Kaybettiğin birinin birşekilde kendisini sana geri hatırlatması gibi. Ne tuhaf duygudur başkasına ait birşeyi daha iyi tanıyormuşsun hissine kapılmak. Öyle zannetmekten çok  bundan emin olmak. Buna rağmen, kendine rağmen susmak zorunda olmak. Evet, bu hafta ben suskunluğumu konuşturdum. Daha doğrusu susabildiğim kadar sustum. Bekledim. Sabırla, ucundan azıcık umutla. Kendi kendime ne olumlu ne de olumsuz alacağım hiç bir cevap için umutlanmayacağım diye söz verdimse de, kendime bile itiraf edemediğim bir ümit vardı içimde. Üzgün değilim. Kızgın değilim. Hayallerim yıkılmış gibi de hissetmiyorum. O hissi uzun zaman önce hissedip orada bıraktım çünkü. Bu daha başka ve anlatması zor bir durum. Uzun yıllar birinin yanıbaşında olmak yeterli değildir o'nu çok iyi tanıyabilmek için. Arkadaşı olmak, aynı mahallede büyümek, aynı okula gitmek hatta aynı evde yaşamak bile yeterli değildir tanımak, bilmek için. Birine tamamiyle güvenmek ve sorgusuz sualsiz o'na kendini teslim edebileceğini bilmek, ne sever ne yer ne içerden ziyade sanki hücrelerini görüyormuşcasına tanımak için dokunmak gerekmez... Ve yıllar boyunca hiç dokunamayacağını bilsende, hep bilirsin. O içinde var olmaya devam edecektir. Yaşanmışlıkla ve yaşanamamışlığın verdiği bilinmezlik ile. Bu bile içi okşayan bir tarzda olacaktır. Çünkü aynısını yaşayamayacaksın. Birdaha aynı yollar yürünmeyecek, geri dönmeler olmayacak, beklentiler hayaller ve beraberinde getirdiği bütün o güzel ümitler son bir noktada gömülüp gidecekler. Sen elinde olmadan onların yasını tutarken acı çekmediğini farkedeceksin. Zira biliyorsundur, mutludur. Mutluluğunu bilmek sana fazlasıyla yetiyordur ve cesaretle söylenmemiş her bir sözü aslında bildiğin için içten içe kalbinde küçük bir gülümseme ve bilmişlikle devam edersin kaldığın yerden. Yeni bir sayfa açmak değildir sözkonusu burada. Kaldığın yerden devam etmektir. Zor olanda budur. Ama edersin. Bir ölünün ardından bile devam edebildiğin hayatına, o'nun mutluluğunun farkında olarak daha mesut ve daha rahat devam edersin. Belki de yavrunu emin ellere emanet etmişcesine, enteresan bir şey işte...

Haftanın son günlerine doğru yaklaştıkca -kendime bile itiraf etmekte güçlük çektiğim- umudumu yitirmeye başladım. Suskunluğum derinleşti. Artık çığlıklarımda daha sessizdi. Yüreğimdeki esenliği ve huzuru kaçırmamak adına verdiğim savaşlar, dualar, Tanrı'ya olan güvenimi kat be kat arttırmak için gözlerimi sıkı sıkı kapatıp yalvarışlarım... hepsi yaşandılar ve cevaplandılar. Geçmişte yaptığım her kötülük, çaresizliğin ya da cahilliğimin verdiği bütün günâhları bir bir itiraf ettikten sonra  bir iç yıkamadan geçmiş birisi olarak yürümek için... doğrulup yürüyebilmek için... sonra yavaş yavaş koşmak için... sonra daha hızlı koşmak için... terlerken mutlu olmak içim... mutluyken gülümseyebilmek için... bu pislik ve leşten ibaret olan yeryüzünde sevincimi koruyabilmek için... farklı olduğumu bildiğim için... cadılığı bir kenara fırlatıp içimdeki prensesi uyandırabilmek için... kaybedilen herşeyin ardından YENİSİ VE DAHA İYİSİ GELECEK diye iman edip bu doğrultuda büyüyebilmek için... Tanrı ile el sıkıştım.

Pazar gününe, yani bugün'e kadar vakit ayırdım. O'nun bittiği yeni birşeyin başlayacağı bir gün bugün. Her ne kadar zor olsa da, bazılarına göre zaten çoktan bitmiş olsa da, bu benim günüm.

Dün sabah'a kadar bu şarkı'yı dinledim. Dedim ya, üzgün değil, sadece anlamaya çalışan biriydim. Artık beynimi zorlamıyorum. Sanırım bu hafta suskunluğumun ve bekleyişimin cevabını aldım. Artık sırtımda taşıyamadığım bu yükü usulca yere bırakıyorum. Tek başıma sürdüremediğim bu dengesizliğin içinde uçuşup hatalı düşüncelerin esiri olmamak için, vazgeçiyorum. Tiksindirici, utandırıcı ve de duygu sömürülü hallerimden sonra bile nedeni belli olmayan şekillerde ve de kimliklerde karşımda benimle konuşmasına rağmen. Kendime rağmen. Bundan böyle, sonsuza kadar veriyorum. Bırakıyorum.

Siz de uzun zamandır içinden çıkamadığınız sorularınızı, tutsaklıklarınızı, bilinmezliklerinizi bir kenara fırlatıp kaldığınız yerden sadece kendi aynanıza bakarak devam etmeye çalışın. Baktığınız aynaları iyi seçin ki, kendinizi olduğunuzdan farklı görmeyesiniz. Sadece kendi aynanıza bakın ki, başkalarının kontrolü altında nefes alıp vermeyiniz. Mutluluğunuzu başka ruhlara bağlamayınız. Güvenceniz Tek ve Gerçek olan Yaradan'a bağlayınız. Aşk meşk, toprak olup gidecek. Tek derdim el ele tutuşup kötülüklere göğüs gerebileceğim ve beraber gülebileceğim birinin gözlerinde kendimi bulmaktı. Vaz mı geçtim? Asla :-)

Beni güçlendirenin aracılığıyla herşeyi yapabilirim.
Fil.4:13

Goncagül "Angelica"

3 yorum:

  1. Buyuk laf etmiycem bu gece.
    Lafin küçügü insani büyütürmüs :)
    "Kim demis ?" deseler.
    "O demis", dersin :)
    "O kim ?" deseler
    "Ben" de ;)
    ------------

    BWr

    YanıtlaSil
  2. "Anlamadim" derlerse ne diyeyim? :-)
    "O'na sorun" iyi mi?

    YanıtlaSil
  3. I I, diil..
    Anlamamalari normal.
    Cümleler anahtarlar gibidirler, kelimeler de çikintilari.
    Her anahtar her kiliti açmadigina göre, her lafi da herkes anlamaz.
    Anlamazlarsa dogru kilit degildirler demektir.

    Yorulmussun :)

    YanıtlaSil

Aman diyim birdaha düşün!