Adımlarıma Işık

3 Mart 2011 Perşembe

Yeni bir hayatın eski bir hayat'a vedası...

Ayaklarım sızlıyor, sırtımda bir ağrı, ellerimde buz kesmiş... ama huzurluyum. Evimde olmanın huzuru, iç huzur, esenlik... güzel olan ne varsa bende var. Ufak tefek krizlerim, sinirlenmelerim, düşüş olarak adlandırabileceğim olaylarım olsa bile mutluluğum hepsinin üzerini örtüyor. İnsan kendinde birşeylerin değiştiğini hissedebiliyormuş isteyince. Biraz zorlayınca, çalışıp çabalayınca emeğinin karşılığını alabiliyormuş. İnanmaya devam edince, iman edince, sevince bambaşka oluyormuş insan. Arada ki sınırları kaldırmayı başardıkca daha da yakınlaşıyormuş hiçbir zaman ulaşamayacağını düşündüğü mutluluklara. Hayatım üç kelime, o da şöyle; iman, farkındalık ve sabır.

Ömrümce hiç bir iyi bir de kötü haber almamıştım. İkisini de sadece beş dakika içerisinde doruklarına kadar yaşamamıştım. İki gün önce ajansta annemin attığı mesaj ile sevinç gözyaşlarına boğuldum. Elimde ne var ne yok masamın üzerine bıraktım ve sadece mesajda yazanları okumaya çalıştım. Gözyaşlarım bulanık bir görüntü oluşmasına yol açsa da, asıl zorlandığım bu değildi. O güzelim kelimeleri yanyana görmeye hazır olmayan duygularımdı. Şaşkınlıktan yazan o birkaç kelimeyi defalarca okuyup kendimi inandırmaya çalıştım. "Goncagülüm Anuş hamile büyük hala oluyorum ya çok heyecanlandım. Kendi torunum olsa ne olacak? :-)" yazıyordu. Kuzenim baba olmuş. Minik kuzenim baba olmuş. Biricik kuzenim baba olmuş. Hâlâ götü boklu hallerini hatırladığım kuzenim, baba olmuş. Henüz evlilik tebrikleri bitmemişken kendisi baba olmuş. İçimde saliseler boyunca bunları tekrarlayıp kendimi inandırmaya çalışırken bir yandan da ağabeyime ve Maral'ıma müjdeli haberi vermeye çalışıyordum titreyen parmaklarımla. Hoş, onların benden önce haberi olmuş zaten. Babalığını öğrenir öğrenmez kim var kim yok bir bir arayıp, büyük bir gurur ve neşe içerisinde mutluluğunu paylaşmış bizim kuzen...

Ve derken...

Ajansın kapısı açıldı. İçeri bir kaç gün önce biletlerini benden almaya gelen 61 yaşında ki adam girdi. Önce normal görünüyordu herşey. Merhabalaştıktan sonra nasıl yardımcı olabileceğimi sordum. İçerisi güneş ışığı ile parlıyordu. Öte yandan kulaklarımda kuzenimin daha önce hiç duymadığım 'mutlu sesi' çınlıyordu. Beynimin diğer loblarında hala olacağım, bebeğin kız mı erkek mi olacağı ve nasıl görüneceği çınlıyordu. "Umarım... umarım yardımcı olabilirsiniz" dedi kısık ve çaresiz bir sesle. Karşıma oturdu. Birden başını iki elinin arasına alıp dövünmeye ve ağlamaya başladı. O an, yanında karısının olmadığını farkettim. Başını sonunu önemsemeden ortadan girdi anlatmak istediği konuya. "Dün parkta geziyorduk. Bavulları hazırlamıştık bile... Uzun zaman sonra tatile gidecegimiz için seviniyorduk. Sonra birden yere yığılıverdi. Ah benim güzel karım, bu dünyada yaşamak için fazla iyiydi!" diyordu. Ağlıyordu. Ne yapacağımı şaşırmıştım, olanları anlamaya çalışıyordum. Bir yandan sevinirken bir yandanda adamın haline yıkılmıştım. Kadın beyin kanaması geçirmiş, hastenedeymiş. Tatillerini iptal etmek zorundalarmış. Kadın kör olabilirmiş. Öyle olsa yine iyiymiş. Her an ölebilirmiş. Veya aylarca bu şekilde kalabilirmiş. Size adamın bunları nasıl anlattığını, nasıl göründüğünü ve nasıl acı çektiğini anlatamam. Benim o adam karşısında ne kadar zorlandığımı ve nasıl kitlendiğimi de anlatamam. İlk defa dut yemiş bülbül'e döndüğüm için kendime olan öfkemi size anlatamam. Bir adamın, yıllar sonra bile karısını nasıl da çok sevdiğini anlatamam. Bazı şeyler gerçekten anatılamıyormuş. Hastalıklar, kayıplar, gerçektende uzaktan göründüğü gibi değilmiş. Biri doğarken, diğeri ölebilirmiş....

Fakat yine de keyfimin bozulmasına izin vermeyen sevgi ve merhamet dolu bir Babam var. Herşeyin en iyisini bilen, sevmeyi bizden çok çok daha iyi bilen bir Yaratıcımız var. O halde endişelenmeye ve huzursuzlanmaya gerek yok.

Aklımda böcekler yok sanmayın. Var. Hâlâ var. Eziyorum sadece. Kalbim cızladığında kapılarını açıp havalandırıyorum sadece. Yüreğimi ele geçiren ve beni mazi'ye gönderen melodiler duyunca kulaklarımı tıkıyorum sadece. Tıkayamadığım zaman, içimde beslediğim ümidi konuşturuyorum sadece. Korkaklar gibi çaresizliği kucağıma alıp sevmeye başlamıyorum. Olduğum yerde kalıp, sırf o acıyı çekmek için sessizleşmiyorum. Keşke bunları önceden farketseydim diyorum bazen. Ama, geç olsun güç olmasın değil mi kardeş? :-)

Hepinizi seviyorum.


Goncagül "Kuğu"

2 yorum:

  1. çok etkileyiciydi bu yazı benim için duygulandım kendini üzmemelisin ne denilebilir bilemedim.

    YanıtlaSil
  2. Bugün geri geldi adam. Komaya girmis kadin tamamen. Nasil agliyor bi görsen... Ben hayatimda ilk defa yakinini kaybetmis ya da kaybetmek üzere olan bi insan gördüm...

    YanıtlaSil

Aman diyim birdaha düşün!