Adımlarıma Işık

4 Eylül 2012 Salı

Türkiyeleri


Ben Ermeniyim. Hem de saf kan. Öyle dedemin dedesinin dedesi Türk, anneannemin annesinin annesi de Rum falan değilmiş. Bildiğin ‘gavur’um. Ama dayanamıyorum. Uzun zaman önce vazgeçmiştim böyle konuları yazmaktan. Fakat sessizce işini yürütenleri gördükce aynı sessizliğe bürünüp sadece izleyemiyor ki insan? Hiçbir şey yapamayacağını, eli kolu bağlı sadece izleyebileceğini bildiği halde iki kelam etmeden duramıyor ki? Duranı anlayamıyorum ki... 


Bugün bir fotoğraf gördüm. O fotoğrafa benzer bir sürü ölümsüzleştirilmeye çalışılmış yaşanmışlıkların fotoğraflarını görmüşlüğüm de var. Ne yazık ki amaçlar boşa çıkmış olacak ki, birileri(!) parasına para katarken diğerleri ölmeye devam ediyor! Şehit oğlunun cenazesine gelen ‘acılı’ bir baba, nöbet tutan askerin terini siliyor. O sırada hanımı ve kardeşleri bir tabuta sarılmış ağlıyorlar. Baba da ağlıyor. Gözümden yaş damlayamadı. İçime aktı. Tahmin etmeye çalıştım. Çok düşündüm. Böyle bir duygu hayal edilebilir miydi? Aynısı olur muydu? Nasıl anlayabilirdim Baba’nın ne hissettiğini? Ne hissederek o askerin terini sildiğini? Neden sildiğini? Yüreğinin üstüne binen ağırlığın tarifi olabilir miydi?

Ateş düştüğü yeri yakmaz mıydı!

Anlayamam. Hayal edemem. Zaten insanoğlu ölümün hayalini, hele ki evlâdının artık yaşamayacağını hayal edebilir mi ki.


Birileri kendi kanından canından olanlardan bahsederken gururlanmasını biliyor da, onları korumaya gelince kılını bile kıpırdatmıyor, hatta, “Şehit cenazeleri yaygaradır!” diyebiliyor ya... Ve o Baba’nın yüzü içler acısı bir ifadeye bürünüp nöbet tutan askerin terini siliyor ya...düğüm düğüm oluyorum. Dedim ya, söylenecek çok söz yok.

Yazık.

Goncagül “dumur”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aman diyim birdaha düşün!