Adımlarıma Işık

1 Mayıs 2011 Pazar

Yarın Çok Geç

"Hayat işte" derken ne kadar çok sitem, ne kadar çok farkındalık, ne kadar çok tecrübe ve ne kadar çok pişmanlık barındırıyoruz içinde. Sadece "Hayat işte" derken bile hikâyeler anlatıyoruz; belki biraz olsun soğur diye, içimizde ateş gibi yanan dertlerimize derman arıyoruz. Hayat'a hepimiz farklı pencerelerden bakıyor olsak bile, hep aynı yerde takılıp kalıyoruz. Hep aynı duyguları paylaşıyoruz. Biz insanlar, bu kadar çok ortak yönümüz varken bunu dile getirmeyi bile zayıflık zannediyoruz. Hiçbirimiz bir diğerinden üstün yada aşağı değilken, öyleymiş gibi davranıyoruz. Bunu yaparken içimizdeki eksiklikleri tamamlamaya çalışıyoruz. Oysa birbirimizi yerdiğimiz her an ve birilerini gereğinden fazla övdüğümüz her an kendimizden azar azar uzaklaşıyoruz. Sonrası derin bir kuyu. Çık çıkabilirsen. Ve hiç ummadık bir elin sana doğru uzatıldığını gördüğündeki o şaşkınlık hem utanç vericidir, hem de paha biçilmez.

Hayat her ne kadar 'Kişisel Bir Savaş' olsa da, bizi herdaim güçlendiren, destekleyen ve ısıtan güçlü bir el arıyoruz ardımızda. Bir ses arıyoruz. Karamsarlıklar içinde nefes almaya çalışırken birilerinin gerçekten ne hissettiğimizi anlamasını istiyoruz. Karşımızda her söylediğimize sadece kafa sallayıp onaylayan birisi yetmiyor. Tek bir cümle arıyor kalp. Tek bir bakış. Bir samimiyet. Teselliler öte dursun, içten gelen bir söz. Bazense söylenecek birşey bulunmadığı için takınan mahçup suskunluk.

Hayatın içinde her ne yaşamış olursan ol, birinden nasıl ayrılmış olursan ol en iyi ve en kötü anlarında ondan bir kelime duymak istersin. Sadece "Hayat işte" demesi bile yeterlidir sana. Sadece söylesin. Konuşsun. Sen sessizliğin içinde boğulacağını düşünürken o ummadığını düşündüğün, fakat her zaman beklediğin elin uzatıldığını görmek istiyorsun.
Bir dünya ki; renkleri senden sorulur.
Bir dünya ki; gerçekler sadece sende gizlidir.
Bir dünya ki; ne kadar çok sevdiğini gerçekte sen bilirsin.
Bir dünya ki; ne kadar çok sevildğini asla tam olarak öğrenemezsin.
Bir dünya ki; sen kurmuşsundur düzeni.

Senin dünyan.

Ademoğullarının ve de Havvakızlarının altedemediği şu gurur... nasıl da içine hapsediyor bizi? Nasıl da kontrolü eline alıyor. Nasıl da bağlıyor elini ayağını. "Herşeye rağmen" deyip koşmak istersin birine. Bağlıdır ya elin ayağın, 'Senin Dünyan'ın içinde kendi kurduğun düzenin kurbanı olursun.

Lâkin... gideceğiz işte hepimiz. Gözlerimizi yumacağız. Yeryüzünde yaşadığımız bütün yaşanmışlıklar birer yalan olacak. Zaten yalan olanları da sayarsak, değmeyin. Dedem gibi öleceğiz. dağ gibi olsak bile, yakışıklı olsak bile, çok güzel olsak bile, aşkın doruklarında olsak bile, kuruyup gideceğiz.

Durup soluklanacağız herhangi bir vakit ve şöyle diyeceğiz:

Hayat işte.

Goncagül "Yeşil"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aman diyim birdaha düşün!