Adımlarıma Işık

20 Temmuz 2012 Cuma

Davut Baba

Bazı adamların gülüşü başlı  başına bir memlekettir. Gidersin, görürsün, öğrenirsin… Tıpkı Davut babanın yüzünde açan gül gülüşler gibi.

Çizgilerinde koca bir hayat yatıyordur. Eğer yolculuk etmek istersen rehberin olur memnuniyetle. Anlatır; anlatırken öyle içtendir ki, hayatın boyunca unutmayacağını bilirsin bakışındakı sıcaklığı. Gözlerindeki ışık söndü sönecek gibi, ama inadına yanıyor. Öğütleri kendi hatalarından doğmuşlardı. Her biri büyüyüp olgunlaşınca çok kıymetli birer hediye gibi veriliyorlardı şimdi. Can kulağı ile dinleyene mühürdür. Çıktığım yolculukta Davut babanın gülen yüzünün ardındaki ağlaklık yüreğimi daha çok besliyordu. Zengin gönlünden, kalkık kaşlarından, herdaim gülen ama bir o kadar hüzünle bakan gözlerinden anlayabiliyorsun ‘eski adam’ olduğunu. Ellerindeki ahşap kokusu mu kadeh kokusu mu diye ayırt etmeye çalışırken hayata inat tırmandığı tırnaklarına çarpıyor gözün. Ve ‘eski’ olmanın o eşsiz değerinin farkına varıyorsun bir kez daha. Dedene hiç benzemediği halde dedene benzetiyorsun. Sesindeki hışırtı güven ve huzur demekti. Ne de olsa ‘eski’ idi…

Adıma dili dönmediği için Türkân demeyi tercih etmişti Davut baba. Çağdaş'ın yüzüne baktışaşkınlıkla. Acaba Türkân Şoray hayranı olduğum gözlerimden okunuyor muydu? Yoksa vurdummu deviren, içtim mi adam gibi içen, sevdim mi sonuna kadar seven bir kuşaktan geldiği için mi gelmişti bu isim aklına? Öyle ya da böyle, tam adamının karşısında...


Yıllar once ölen karısının fotoğrafını hâlâ yanında taşıdığından anladım aşkı bildiğini. Öyle bir biliyordu ki; avuçlarımdan kayıp gitmemesi için adeta yalvarır gibiydi nasihatleri. Öyle samimi, öyle kalpten! Bir defa değil, iki defa değil, üç defa değil… aynı cümleleri, o’nun değimiyle ‘baba nasihatini’, bana defalarca tekrarladı. Aşkın, sevginin, tutkunun, saygının, güvenin temelinin ne olduğunu çok uzun zaman once öğrenmiş ve sanki artık ögrendiği bu önemli gerçeğin hasretini çekiyordu, kimbilir? Kim bilebilir…

“Güler yüzlü ol kızım. Hoşgörülü ol, darılma… Kocan eve geldiğinde karşıla, “hoşgeldin” demeyi unutma. Sabah işe uğurlarken, önceki gece kavga etmiş olsanız bile öp, öyle uğurla. O ilgilenmiyor gibi görünür. İlgilenir... Sırtını dönme... Bir tası bir tabağı önünden eksik etme…”

Hatalar yapıyorum Davut baba. Adım adım büyüyorum. Bir gün nasihat verebilecek hikmete erişebilmek için düşe kalka yürüyorum.

O tertemiz, babacan yüreğinle verdiğin bu değerli nasihatini kulağıma küpe yaptım. Senden alıp eskiteceğim. Eskidikce değerlenecek, ben de nesilden nesile hediye edeceğim…

Ne bizim için yaptıklarını unutacağım, ne de güzel gülüşünü. 

Goncagül “Türkân”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aman diyim birdaha düşün!