Bazen
imkânsızı istiyorum. Belki böyle bir insanım. Ya da istediklerimin
imkânsız olduklarını düşünerek hata ettim. Emin değilim. Emin olduğum,
istemekten ve umut etmekten hiçbir zaman vazgeçmedim. Vazgeçersem kendime
ihanet edecekmişim gibi hissederim. Bununla da kalmam. Benim vazgeçmem birilerini olumsuz etkileyebilir ve yolunda taş olurum zannederim. Bu doğru
değildir oysa. En azından her zaman…
Uzun
zamandır manevi kardeşim Doğuş’a ulaşamıyordum. Daha önce yazdığım gibi, çocuk Van’lı ve Van’da yaşıyor. Depremden sonra öğretmenine sadece bir kez
ulaşabildikten sonra haber alamadım. Ulaşacak baska
hiçkimse olmadığı için, son bir mail attım Seyit öğretmene. Umudum çoktan
tükenmişti. Cevap vermeyeceğini biliyordum. Artık o e-mail adreslerini
kullanmadığını düşünmeye başlamıştım. Daha kötüleri de geldi aklıma.
Ölmüştü ya da yaşadığı olumsuzluklar yüzünden artık Doğuşu ve tüm öğrencilerini eskisi kadar önemsemiyordu.
Veya Doğuş’un başına bir hal gelmişti…söylemek istemiyordu. Bunun gibi nice
felaket haberleri manşet manşet zihnimden geçti durdu. Ümitsizce yazdığım maili
bitirip gönderdikten sonra, “hâlâ mail yazıyorsun ve ‘artık
umudunun bittiğini ve ulaşamayacağın için vazgeçtiğini’ yazarken bile ümitlisin”
dedim kendime.
Herşeyin bittiğini sandığım noktada cevap geldi. Ve ben yine de mutlu olamadım…
Seyit öğretmen de benim gibi vazgeçmezdi. Asla vazgeçmemem
için beni yüreklendirirdi. Doğuş’a destek olduğum için çok mutlu
olurdu ve bunun devam etmesini isterdi.
Fakat bu mailinden sonra
anladım ki hayat o’nu üzmüştü…
Doğuş depremden sonra ailesi ile birlikte konteynerde
kalmaya başlamıştı ve bu durumu benim gönderdiğim defterlerle, kalemlerle halledemezdi.
“Ne bekliyordun?” dedi iç ses.
İnanmak istemedim. Burada
doğan güneş orada da doğuyor…yağan yagmurun aynısı oraya da yağıyor…aldığım
nefesin aynısını o da alıyor…
6.sınıfa geçmeyi başarmış. Tatilde bir lokantada çalışıyormuş. Maili kaç kere
okudum bilmiyorum. Cümleleri ezberledim. Bildiklerimi bir daha kabullenmem
gerekiyordu sanki. Hazmedemiyordum. Yapabileceklerimi yapmıştım, hatta onlara göre
fazlasını yapmıştım. Bir çıkar yol ararken bu defa ümitsizlik
sinsi sinsi gülüyordu.
"...yani anlayacağınız ne siz nede ben doğuş için bir şey
yapamayız..burda hayat böyle bu yaşta çalışmak zorunda bırakır çocukları ve
ailenin tüm yükünü alır o küçücük çocuklara yükler ve hayat devam
eder...hoşçakalın..."
Bu kadar basit anlatılan ağır hayatların varlıkları gerçek.
Üstelik aynı güneşin altında ısınıyoruz.
Goncagül “vazgeçmez”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Aman diyim birdaha düşün!