Adımlarıma Işık

2 Mart 2012 Cuma

Yeniliğin Getirdiği


Kendimden bahsedeceğim. Ona gore kapatıp gidebilirsin.

Biraz duygusalım bugün. 

Hayır.

Biraz duygusalım bugünlerde. Duygularımı en uç noktada yaşıyorum. Hep hassas bir yapıya sahip oldum, ama bu başka türlü bir duygusallık. Kontrol edemiyorum. Veya etmek istemiyorum demek daha doğru olur. Sevincide doruklarda yaşıyorum, hüzünleride. Ne ruhum, ne de zihnim başkalarının hayatlarına sevinip üzülmeden edemedi. Yapım bu. Elimde olmuyor bazen. Gerçekten… 
Çok mu fazla ‘onlarin’ yerine koyuyorum kendimi? Yoksa içimde bitmek tükenmek bilmeyen bu merhamet duygusunun günbegün artmasından dolayımıdır, bilemiyorum. Belki de kendime itiraf edemediklerim listesinde yer alıyordur bunun da sebebi. Belki ben böyle olmak istediğim için böyleyimdir. Ve belki de taşlaşmaktan korkuyorumdur… 
Birşeyleri dengelemekte esastır oysa ki. Sahte değildir ki? Fakat bu ara bunu yapamıyorum işte. Geldiği gibi yaşıyorum. Ağlamak lazım geliyorsa ağlıyorum. Gülmek lazım geliyorsa, gülüyorum. Denetlemiyorum. Denetleyemiyorum. Ellerimi O'nun avuçlarına bırakıyorum. Sırtımı göğsüne yaslıyorum. 

Kalbinin vuruşundan anlıyorum; bittiğim yerde o başlıyor. Bittiği yerde ben başlıyorum...


Yeni, yepyeni bir hayata doğuyorum. Böyle bir mutluluk yok. Şu yaşıma kadar aldığım bütün hazları ikiye dörde katlar içimde büyüyen sevinç. Güven duygusu hiç bu kadar sarmamıştı benliğimi. İlk defa, yenilik beni korkutmuyor. Alışkanlıklarımdan vazgeçmek koymuyor. Sorumluluk daha hafif geliyor. Korkacak birşey yok diyor. Kadınlığımla tanışalı beri bir kuvvet aldı beni. Dünyaya tepeden bakıyor gibiyim. Ya da bu sadece benim geçen her ay adım adım, özenle inşa ettiğim kabuğumdan görünen manzaramdır. 
Değiştim. Dönüştüm. Büyüdüm ve büyümeye devam ediyorum. Şimdi sırtımı tamamen dikleştirme zamanı. Dik durma zamanı. Dik durabilme zamanı

Şimdi evimizdeki kek kokusunu, içimizdeki aşkı, birbirimize olan sonsuz güveni bâki tutma zamanı.

Birileri ölürken, birileri doğuyor.
Birileri boşanırken, birileri evleniyor.





Ve...

Meğer ne çok hata yapmışım. Ne de yanlış tanımısım. Nasıl da yanıltıcı bir pencereden bakmışım bazen. İnsanların kalleşliğine burkulmaya devam ediyorum. Lâkin dedim ya, bizim kabuğumuz kek kokuyor. Bizim içimizde aşk var. Bizim lüksümüz altımızdaki araba değil; Göksel Babamız. Biz o kabuğumuzun içindeki huzuru koruyabildikce varız. Biz esenliğimizi ucuza satmadıkca var oluruz. Yanlışlara kırılsamda ömrümün sonuna kadar bakmak istediğim o bir çift gözdür en büyük mutluluğum. 

Gerisi boş...


Günler sayılı

Az kaldı.

Hayat aynı. İnsanlar değişken. 

Size görünen bizim kabuğumuz olsun. 

Biz birbirimizin incisiyiz. Sadece birbirimizin görebileceği, değerli incileriz. 

Goncagül "İncisi"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aman diyim birdaha düşün!