Adımlarıma Işık

19 Haziran 2011 Pazar

Bir Bardak Bira

- Yaşamayan anlayamaz. Anladığını söyler, ama anlayamaz...

Böyle dedi canı yana yana Selin. Bedeni şeffaflaşmış, kalbinin yangınını görüyordum sanki. Doğru söylüyordu. Herkes anladığını söyler oysa kimse gerçekten ne yaşandığını, ne hissedildiğini bilemez.

-Bu tıpkı birini kaybetmeye benzer. Hayatında henüz hiçkimseyi kaybetmemis bir insanın tesellisine benzer...

Böyle dedi gözlerimin içine derince bakarak. Elinde yuvarladığı bira bardağının içine dalıyordu arada sırada. Hayat bu noktada çok acı geliyor bana. Çok sevdiğin bir insanın üzülmesine engel olamamak, geçeceğini ve herşeyin tekrar yoluna gireceğini söyleyememek, ve hatta 'anladığını' söyleyememek koyuyor çok fena. O an her kötü durumun üstesinden gelebilecekmiş gibi duran birisinin olduğunu görsende karşında, bilirsin gerçek çok daha farklıdır. Ürkek bir serçe vardır içinde. Sevilmeyi bekler, okşanmayı bekler, teselli bekler umutsuzca. Belki de defalarca "neden ben?" diye sorar durursun. Ne kadar hüzünlü bir akşam olduğunu düşünürsün. Ve böyle zamanlarda sadece dostun sıcak elini sırtında hissettiğin için şükredersin. Karşılıklı susmak kadar güzeli yoktur. Susmak samimidir çünkü. Sessizlik bütün sahtekarlığı silip götürür o an için hayatından. Bakışlar konuşur ve en güzel onlar anlaşır aslında. Gerisi ilerisi önemli değildir. Sen yeter ki beni anladığını söyleme. Ortak olmaya çalışma. Acımı dindirmek için çabalama. Anlatma. Sadece sus. Sadece yanımda kal, der gözleri. Dost'a bir söz söylemeye dilin varmaz zaten. Susup beklersin sadece. Seninde onun kalbinin ateşini gördğünü bilsin istersin. Dost bunu bilir. Dost en acı anında bile dostunun niyetini bilir. Ve bilmek, iyidir.

Hüzünlü akşamlarımız vardır bizim. Henüz onyedisinde olan bir kızın aynadaki yansımasına ağız dolusu küfür ettiği bir saatte, terkedilmişliğe, aldatılmışlığa, kahpeliğe, yalana ve dolana bir şişe bira açar içeriz. Söküp atmasını bekleriz yangınımızı. Oysa içten içe körüklemektir niyetimiz yalnızlığımızı. Dört duvar yeter bize. Bir paket şeker yeter iki dakikalık mutluluğumuza. Sonra üzerine yine bira ile cila. Biri sırtımı sıvazlarken diğerinin yüreğime akma halidir bu güzel üçgen. Üç bardak biradır dünyanın en has beraberliği. Ve kralı gelse bozamaz bizi. Ayılmak istemiyoruz. Aksine, ayıklığımıza içiyoruz. Sarhoş olamayışıma içiyoruz. Birkerecik olsun "sat anasını" diyemeyişimize içiyoruz. Her seferinde aynı yerden vurulsak bile yine bir kalleşe aynı yarayı gösterişimize içiyoruz. Bir kaç saat sonra, yine herkes evine çekildiğinde, ben ütopyama, o karamsarlığına, diğeride aşkına döneceği için içiyoruz. Çünkü şuan biriz. Bir acı çekiyoruz. Bir sese kulak veriyoruz. Bir yürekten atıyoruz tıkır tıkır. ve yandıkça yüreklerimiz, attıkça şu kalbimiz evvela bir diğerimiz için içeceğiz. Bitiremediysen seninkini de ben içerim deyip meydan okumaya benzer bu. Herkesin anlayabileceği cinsten değildir anlaşılamamak. Herkesin hissedebileceği tarzda değildir saçının kokusunu hayal edip özlemek. Herkesin harcı değildir susup oturmak...

- Kabuk bağlamış yaranı gösterip hadi sök! demeye benzer senin şu yaptığın...

Dedi Selin.

Birkere de o söksün Selin.

Goncagül "Berduş"

3 yorum:

  1. Arka planda çalan müzikle yazıyı okumak ayrı bir keyifti,ne yalan söyliyim şu ruhsuz halimle duygulandım...

    YanıtlaSil
  2. Cok tesekkurler zaman ayirip okudugun ve guzel yorumun için :-)

    YanıtlaSil
  3. bende cok duygulandim bitanem, muzikte super ayri bi hava katmis gercekten <3
    Aline

    YanıtlaSil

Aman diyim birdaha düşün!