Önemli bir konu keşfettim.
Uzun zamandır bir hayli üzerinde durup düşündüğüm bir konu. Derinlemesine incelemeye çalıştığım, doğruluğunu tarttığım ve sonunda inandığım bir konu. Özdenetim sayesinde üstesinden gelebileceğimi sandığım bir konu. Ve fakat özdenetimimle ilgili hangi seviyelerde olduğumu hiç göz önünde bulundurmadığım bir konu.
Bir konuyu düşünüp taşınırken, doğurduğu veya doğurabileceği başka konuları hiç bulamadığım, bulamadığım gibi de düşünmediğim, düşünemediğim gibi de hatalara yol açabileceğim bir konu. Biraz karışık bir konu.
Bir insan gözünün ve bir insan kulağının ne kadar mühim üyeler olduğunu keşfettim. "Bu benim gözüm-kulağım. İstediğimi görür istediğimi duyarım. Özüme gemi vurur, sarsılmam." düşüncesi ne kadar da yalanmış meğer. Her hâlukarda "sarsılmam" diyebilmek için insan gözüne soktuğu ile kulağının duyduğuna kontrollü yaklaşabilecek bir meziyete sahip değilse, asıl denetim burada başlıyormus. Yani gözünün görüp, kulağının duyduğunu kontrol etmekte...
Neden mi...
Çünkü insan kendi kendinin doktoruymuş. Hiçkimse, senin ne görüp ne duyduğunu umursamayacağı için sen kendi kendinin bekçisi olmalıymışsın. Zihnine girebilecek hertürlü olumsuzluğun sorumlusu senmişsin. Karşındakı bunlardan mesul tutulamazmış pek tabii.
Bakmazsam, görmem.
Dinlemezsem, duymam.
Bir başkasını değil.
Kendimi.
Tavsiyesi benden, uygulaması senden...
Goncagül "Anlama Noktası"
bakmamak ve duymamak da ne kadar sağlıklı olur ki?
YanıtlaSiliçsel sorularının ve özdenetimlerinin kaosu, ne olursa olsun en iyisi. başkalarından geleceğine kendinden gelmen..
ve kendinden başlaman her şeye..
daha güzel bir özeleştiri olamazdı sanırım..
işte galiba en iyisi zamanla öyle bir güçlenmek lazım ki, gördüğün de duyduğunda acıtamasın : )
Silteşekkür ederim Emilia