Ben Mazhar
Alanson dinlerken yolculuğa çıkıyorum.
Bu sabah
içimde bir kadın var.
Büyümüş, ya da hep büyüktü.
Bu sabah içimdeki kadın uyandı.
Bu kadın çok olgun ve sakin. Yani benim çoğu zaman yapamadığımı yapıyor.
Bu kadın, içimdeki kızçocuğuna annelik ediyor. Yatıştırıyor onu. Seviyor,
okşuyor. Zaman zaman “geçecek, üzülme…” diyor.
Ben çay
içerim, kahveden pek haz etmem. Dışarısı yağmurlu ve karanlık. Ofiste limonlu
çaydan başka çay olmadığından kahveye talimim. Kahveyi de oldum olası bitiremeyip sonunu buz gibi içmek zorunda olduğum için derinlemesine bir çözüm
buldum. Latte Macchiato içiyorum. Soğusada içiliyor, acısada öldürmüyor.
Kulağımda
Bir Zamanlar Fırtınalar diyor Mazhar abi. Üzerimdede müthiş bir yorgunluk var
ama;
Bu sabah,
böyle bir ruh halinde olacağım ve dahi gün gelir de böyle bir yazı yazacağım
aklıma gelmezdi. Aklıma gelmeyen birçok durumu yaşamam gibi. Alışıyor insan
başından geçenlere. Mutlulukların ve hüzünlerin kardeşliğine inanmaya
başlıyor. Kardeşce kendi yollarında yürüyebildiklerine inanıyor.
Supermen,
supermen olmak lazım bazen.
Bu sabah içimdeki kadın ile tanıştım. Üzerine yağan yağmurlarda boğulmak
yerine yüzmeyi seçip karaya çıkmak için yılmadan kulaç atan güçlü bir kadın. Bu kadın
istikrarlı. Olumsuzluğun içerisinde kaybolmuyor. Oturup dizlerini dövmüyor. Çözümleri bilmiyor, çareyi bulamıyor belki
ama; inancını hiç kaybetmiyor. Sakince oturup beklemesini ve Yaradana bütün
kalbiyle umut bağlamayi biliyor. Bunu, yine O’nun yardımıyla
yapabildiğini de biliyor. Ancak bu kadar zayıfken bu güce erişebileceğinin
farkında olacak kadar da alçakgönüllü bir kadın.
Yorgunluklarım, hüzünlerim alt
edemedi beni bu sabah. Ortam gayet iyi hazırlanmış oysa. Hava yağmurlu ve
karanlık. İzin vermiyor kadın. “Ben üstüne çıkar, ayaklarımla ezerim” diyor. Ben
de izin veriyorum… gülümsüyoruz, beraberce eziyoruz! Ezdikce hayat doluyor
içime. Derin nefes alabiliyorum.
Şükrediyorum ailem için!
Şükrediyorum Sevgilim için!
Şükrediyorum Mazhar abi için! Benim hâlâ umudum var, hep olacak, olmalı dediği
için!
Şükrediyorum içimdeki kadına!
Şükrediyorum; endişelerimin, korkularımın ve karamsarlıklarımın beni boğmasına
izin vermeyen Her Şeye Gücü Yeten’ime!
Eyvallah dersin,
geçer gider…
Sana bir
sır vereyim,
İçten içe
bu kadının uyanmasından korkmuşum ben. Sanmışım ki, bu kadın uyanırsa özenle
beslediğim kızçocuğu ölür gider. Yerini bu kadın alır ve ben çocuksu
mutluluğumu satmış olurum.
Şimdi sana bir sır daha vereyim; o kadını uyandır. O kadın, o kızçocuğunun yansımasıdır. Onu öldürmeyecek, yerini almayacak, yok
saymayacaktır. O kadını uyandır. Uyandır ki, hayat kızçocuğunu savunmasız yakaladığında onu sarıp sarmalayacak, hayat nefesini üfleyecek biri olsun.
Bu yazıyı okuyan bütün küçük kadınlara armağanım olsun.
İçindeki kadını uyandır. Korkma! korkma savaşmaktan... hislerinle savaş. Düşüncelerinle savaş. Çözüm üretmene gerek yok. Çaresiz hissettiğinde sabırlı ol. Korkma bundan. Kolayı seçme. Kadını uyandır. Annen gibi olan kadını. Güçlü ol. Güçlü olmak seni değiştirmez. Sana aslında senin kim olduğunu öğretir...
Goncagül “KüçüKadın”
Ne kadar güzel, insanı 'sarsan', uyandıran bir yazı olmuş.. Ellerine sağlık. :) Nefessiz, keyifle okudum..
YanıtlaSilMeliscim : ) tesekkür ederim. Gözlerine saglik : )
YanıtlaSil