Hüznünü,
acısını paylaşan
adamı bağrına basıp yanında
olan insan...
Mutluluğunu, sevincini paylaşan adamı aşağılarmış bunu gördüm.
Farklı etiketler yapıştırmaya başlarmış,
gördüm.
İnsan, bir başkasının acısını kolayca üstlenebiliyormuş meğer. İş, mutluluğa
gelince herkes yok oluyormuş,
gördüm.
Dertlinin
yanında olup sözde dostluk taslamak daha
kolaymış.
Mutsuzken
seni sevenler, sen mutluyken değişebiliyorlarmış.
Bunu
hiç yaşadın
mı?
Daha
önce başkalarının hayatlarında şahit olduğumu
arada sırada da olsa bizzat yasamak hoş olmuyor. Kendimle kıyaslamıyorum, bu aptallık olur.
Umursadığımdan değil,
hiç ummadıklarımın tepkilerindendir şaşkınlığım.
Düşünmeden edemiyordum, şimdi gülüp geçiyorum. Sanırım
bunlara mâruz kalan ilk “mutlu” ben değilim,
sonuncusu da olmayacağım.
Lâkin
sevgi bu değil. Saygı da bu değil.
Gerçek
sevgi ve saygı sıcak bir gülümsemedir oysa. Samimiyettir.
Bu değişkenlik,
geride kalan bütün paylaşımların katilidir. Benim mutluluğuma sahte bir kucak gerekmez. O kucağın içinde barındırdığı her
etiketin esasında doğrudan kendi kendine yapıştığını bile farketmez insanoğlu.
Mutluluğun reklamı
olmaz.

Gün
gelecek, ızdırabı kendine dost edinip
baktığı tek yer Tanrı'nın ta kendisi olduğunda yaşayabileceği sonsuz
mutluluğu anlatabileceğim sonrakilere. Acını ne için çektiğini bildiğin sürece!
Neyse
ki hâlâ, beni anlayıp benimle beraber
sevinen dostlarım ve bir ailem var. Bir
kaç tane bile olsalar, iyiki varlar.
Ve aslında hepsinden önemlisi, başka hiçbir şeye gereksinim
duymayacağım kadar “herşeyim” olan bir sevdiğim var.
Goncagül
“güleç”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Aman diyim birdaha düşün!