Adımlarıma Işık

13 Şubat 2012 Pazartesi

Herşey İnsanlar İçin

Düşün…
Kaç yaşındasın bilmiyorum.
Boşlukları sen doldur. Yaşını yaz…
Senelerdir varsın. Senelerdir, kendi çapında yaşam mücadelesi veriyorsun. Hayatı tanımaya çalışıyorsun. Belirlediğin bir hedef var ve ona ulaşana kadar binbir türlü dalavere geçiyor başından. Ayakta kalma savaşı verirken, sadece dünyayla tanışmak zorunda olmadığını öğretiyor hayat. Diyor ki; kendini de tanımalısın. Sevmelisin aynadaki yüzü. Ellerini, ayaklarını, saçlarını…
Ve hiçkimsenin göremeyeceği yerlerini inceleyip kendinle de tanışıyorsun. Kabullenme faslı başlıyor sonra. Kendini. Olduğun gibi.
Belki yüzünün en belirgin yerinde bir etbeni var. Başkasının gözünden bakmaya alış
tığın için, yine bir başkası gibi düşünüp etbenini kabullenemiyorsun. Dişleksin belki. Tavşana benzediğin için kaçırıyorsun gözlerini kendinden. Veya tam tersini düşün. Kusursuz bir yüzün var. Fakat hayatı, insanları en önemlisi Tanrı’nın mükemmeliğini ve kendini olması gerektiği gibi algılamayı beceremediğin için güzel yüzünü bile kabullenemiyorsun. Çünkü göremiyorsun. Baktığın halde göremiyorsun.
Uğur Acar 19 yaşında bir çocuk. Sahip olduğu yüz ise 39 yaşında.
Doktorlar, onun psikolojik olarak çok güçlü bir genç olduğunu söylemişler. Uğur, öyle ya da böyle hayatta olduğu için mutlu olduğunu ve en kısa zamanda merhum Ahmet Kaya’nın ailesini ziyaret edeceğini söylemiş. Ben bugün haberi okuyup Uğur’un ilk görüntülerini izlediğimde daraldım, içim sızladı. Uğur kadar güçlü değilmişim. Belki de ölümle hiç bu kadar burun buruna gelmediğim içindir. Hayatta kalabilmek yukarıda saydıklarımdan çok daha önemlidir belki. Bilemiyorum. Insanlar kendi varlıklarına bile doğru düzgün alışamazken aynada senelerce yaşamıs başka bir insanın yüzünü görmenin nasıl duygular doğurabilecegini bilemiyorum. Tahmin edemiyorum. Hayal etmeye çalıştığımda aklım karışıyor. Öyledir ya da böyledir diyemiyorum. Varsayımlarda bulunamıyorum. Uğur’u, ailesini ve Ahmet’in  ailesini düşününce tam olarak neler hissetmem gerektiğini bilmiyorum.
Fakat dedim ya; hayat mücadelenin ta kendisi. Belirlediğin hedefe ulaşmak için yaşadığın onca sıkıntıya rağmen dimdik kalabilmeyi başarabiliyorsan önüne çıkan engelleri kabullenebilmişsin demektir. Öyleyse, yaşanabilecek “en kötü” durumları bile kabul ettiren hayat, pekâlâ bu duruma alışmasını da öğretecektir.
Herşey insanlar için…
Goncagül “şaşkın”

2 yorum:

  1. empati yapamayız. empati bana çok süslü çok zorlama gelir, yalandır biraz. çünkü o duyguyu, başkasının içinde bulunduğu hali anlayabilmek için tek yol vardır, bizzat onun bedeninden kendine bakmak. bu da teknik olarak günümüzde mümkün değil. ama görmek, duymak, önünden geçip gitmemek, farkındalık mümkün. bunu yapabiliyorsak en azından empatiye milyonda bir oranında yaklaşmış oluruz. bu güzel bir şey. uğur'un yaşadıklarını seyrederken titredim, ne büyük bir vaka yaşıyor. ama acaba eskiden, biz onu fark etmeden önce neler yaşadı? yüzü yokken, yanıkken duyguları neydi? bilemeyiz. seninde dediğin gibi. hiç birşey bilmiyoruz.

    bu arada müziğine bayıldım. ben genelin aksine bloglarda aniden açılan müzik eğer slovsa hoşlanıyorum. sürpriz gibi oluyor.

    YanıtlaSil
  2. Aynen öyle. Bir başkasının ne hissettiğini tam olarak asla anlayamayız... Ben de çok seviyorum bu şarkıyı, aslı daha uzun :-)

    YanıtlaSil

Aman diyim birdaha düşün!