Adımlarıma Işık

4 Kasım 2011 Cuma

Kasım Hoşgeldi

Neyin garantisini verebiliriz bu hayatta? Neyden yüzdeyüz emin olabiliriz? Dostlukların garantisi var mı, güvenebilirmiyiz? Herkesi doğru algıladığımıza emin olabilirmiyiz? Sahidende inandığımız gerçeklerin doğruluğunu savunabilirmiyiz hâlâ? Göz açıp kapayıncaya dek değişmiyor mu bazen birşeyler? 

Son günlerde hayat bana insanların etten kemikten yaratıldıklarını ve hiçkimsenin mükemmel olmamakla birlikte gayet 'önemli' hatalar yapabileceklerini öğretiyor. İnancımın da bana teoride birkaç kez bu hakikati gözümün içine sokması, ben yaşayana kadar etkili olmamıştı. Herzaman böyle oldu. Yaşamadan bilemedim. Yaşadıktan sonra çektiğim acı beni kendime getirdiği için şanslıyım esasen. En güzeli de, artık yalnız değilim. Acımı anlattığımda göremediklerimi gösteren bir sevgiliye sahibim. Boşuna denmiyor yol arkadaşı diye...hayat arkadaşı diye... Doğrudan yüreğimle ilgilenen bir sevginin varlığının güzelliğinde kayboluyorum. Beni her bulduğu yerde dinleniyor, yine O'nun kollarında kaybediyorum kendimi. Çocukluğumdan beri yokluğunu hissettiğim bütün o 'sahiplenme' duyguları bir kişide toplanıp bana hediye edilmiş gibi. Böyle birisi elinizden tuttuğunda, hayatın bütün ağırlığını taşıyabilecekmiş gibi hissediyorsunuz. Tabii ki bu noktada en önemli ve öncelikli olması gereken kişi Baba Tanrı oluyor. Ben, en son başımdan geçen 'kötü' bir olay sırasında kendi duygularımın ardınca değil de doğru olanın dediklerini yapmaya gayret gösterince, en vahim durumlarda bile müthiş bir esenlik kapladı içimi. Kalbimin derinliklerinde hissettiğim bu huzur bütün bedenimi sarıyor. Sonra etrafımı sarıyor. Odamı sarıyor. Huzur, heryerde oluyor. Üzerine bir de dünyamın en güzel armağanı Çağdaşım beni sarıp sarmalıyor. Herşey aslında itaat etmekle başlıyor... 

Farkındalık kadar önemsediğim birşey yok hayatımda. Bazen farkında olduğumu sandığım lâkin yanıldığım günler oldu. Sonu yine acı ve hüsran olsada illa ki anlama noktası'na ulaşabilmek için koşturdum durdum. Benim tek bir adımıma karşılık En Yücelerdeki'nin bahşettiklerini saymakla bitiremem. İnsan, kendine güvendikce batar. Fakat yine aynı insan zayıflıklarının farkına varıp bunu itiraf edebildiğinde  ve bunu yaşam tarzı haline getirdiğinde, bütün acılara ve olumsuzluklara rağmen hafif ve güvende hissedecektir kendini. Bunun adı; Lütuf'tur. Yani, biz haketmediğimiz halde bize karşılıksız verilendir. Böyle merhametli bir Tanrı'dan almaya çalışıyorum alabildiğim kadar. Zor olsada, dayanamayacağımı düşündüğüm süreçlerden geçsem de, hayal kırıklıkları yaşasamda, dostum dediğim birilerinin dili kılıç gibi kesmiş olsada halatları...Tanrı'nın kulaklarımı açmasıyla yaşattığı bu farkındalık ve anlayış hepsini delip geçiyor. Bütün boşlukları dolduruyor. Tatmin ediyor. Selamet veriyor. Yeryüzünde yaşayabileceğiniz bütün mutlulukların toplamının iki katı mutluluk yaşatıyor. Kocaman bir gülümseme çiziyor yüzünüze. Ağlarken sevinç çığlıkları atıyorsunuz. Şükrettikce yenileniyorsunuz!

Hayatın ne getireceği belli olmuyor. Hep öyle kalmıyor. Tek bir söz, söylenen bütün sözleri silip süpürebiliyor. Ama bütün bunlara rağmen ne mutlu kendisininde ölümlü ve zayıf biri olduğunu kabul edene. Böylelikle affetmek daha kolay oluyor. Benden size tavsiye :-)

Sonbaharlarım hiç bu kadar anlamlı olmamıştı. 
Sana aşık olmak çok güzel...

Goncagül "MiniKadın."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aman diyim birdaha düşün!