Adımlarıma Işık

14 Ağustos 2011 Pazar

Paramparça Olmuş Bir Vazoyu Parçalayabilirmisiniz?...

13 ağustos
Saat gece yarısını çoktan geçmiş
Bir telefon notu

Parçalayamazsınız. Paramparça olmuş bir zerreciğin farklı yerlere savrulduğunu anlamanız gerekir.

Hissetmez. Canı acır mı? Acımaz.

Yalnızlık ile dost olmuş birini terk etmek ile tehdit edebilir misiniz? Edemezsiniz. Çünkü bu onu korkutmaz. Ve yabancısı değildir yalnızlığın. Asıl yadırgadığı kalabalıktır, çoktan dibine vurmuştur farkındalığın.





Yüreği avuçta tutup kırılmaması için ürkekce yaklaşırken hayata, vurulduk en olmadık kuytularda.


Sakalındaki aktan ağzımız açık öğütler ve de nasihatler dinlerken hiç oralı olmadık aslında. Hep bir bildiğimiz vardı. Hep biz daha iyisini bildik. Hep güçlüydük. Hep yıkılmazdık. Yıkılsakta çabuk kalkardık. Peki ya şu yerlerde sürünen benim kaybettiğim onurum olabilir mi? Kazanılacak övgüler uğruna paspal ettiğim şu duygular benim mi...Senin mi? Kimin.

Hepimizden biraz var galiba.

Hepimiz biraz aynıyız galiba.

Kusura bakma Baba...

İçinde beslediğin zehiri kusmak gerekir zamanı geldiğinde. Ya kusacaksındır, ya da seni günden güne biraz daha fazla zehirlemesine izin vereceksindir. Yani ya yaşamayı seçersin ya da ölmeyi.

Kendinden çok sevme kimseyi. Kendinden çok sevebilir misin birini? Kendini sev ki, sevebilesin diğerini...

Kıyaslama kendini kimseyle. Sen böylesin işte. Acılarından doğan, ama pisliklerinden arınmasını isteyebilecek kadar da olgunlaşan belki de... Ümitsiz olmamalı kimse.

Kusma vakti. Yaşamak için gerçekleri. Kusma vakti.

Çünkü benim başım en güzel senin göğsüne yakışıyor Sevdiğim.

Goncagül "Gerçek"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aman diyim birdaha düşün!